Dizi ve Filmleri İnceliyoruz

Nefret Söylemi İle Mücadele Projesi Kapsamında dizi ve filmleri inceliyoruz; serimizin üçüncü analizinde, Türkiye  sinemasından Roman Havasıfilminin eleştirisini Dizi-Film ekibinden Fatoş Kaytan yaptı.

Okuma süresi yaklaşık 4 dakikadır, keyifli okumalar 🙂 

 

H’sini düşüren dizi(!) Roman Havası 

 

H’sini düşüren dizi(!) Roman Havası; bir nevi Cennet Mahallesi’nin farklı bir uyarlaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir Roman mahallesinde iki Roman ailenin ilişkilerini ve Romanların yaşantısını anlatan bu dizide Romanlara yönelik kalıp yargıların neredeyse hepsini görmek mümkün. Genellikle Romanların eğlenceli olmaları; dert ve kederden azade olmaları dizide oldukça yaygın olarak görülür. Genellikle Romanlar için olumlu öğeler biçiminde sunulan bu eğlenceli, neşeli haller; takdir edilesi, özenilesi olarak gösterilir fakat bu olumlu inançlar, olumsuz inançlarla aynı psikolojik süreçler tarafından yaratılıp sürdürüldüğü için benzer önyargılardan kaynaklanır (Kite ve diğerleri, 2022, syf:15)(1). Olumlu kalıp yargılar olumsuz inançlara göre daha kolay kabul edilebilir (Kite ve diğerleri, 2022, syf:15). Czopp ve meslektaşlarının (2015) belirttiği üzere bu durum olumsuz ve istenmeyen sonuçlar da doğurabilir. Roman olup böyle olmadığında olağan dışı olduğu inancını ya da Romanların böyle olması gerektiğine dair inancı pekiştirir.

Dizi için seçilen afişlere baktığımızda, seçilen kıyafet ve renklerin yine Roman halkına dair bir önyargıyı pekiştirdiğini görürüz. Seçilen kıyafetlerin kırmızı, fosforlu parlak renkler olması akla hemen Romanların sadece neşe, gırgır, şamata içinde yaşayan bir topluluk olduğu kabulünü getirir. Daha önce yayınlanan bir çok Roman dizisinde  (Cennet Mahallesi, Roman Havası gibi) ve filminde (Gırgıriye, Ateşli Çingene, Aşkı Roman vb.) yaygın inanışa uygun bu renklerin kullanımını görmek mümkün. Dizi ve film sektöründe karakterlerin kostüm renklerinin önemi göz önüne alındığında (tüm ulusal ve uluslararası yarışmalarda kostüm ödülleri vardır) bu renklerin seçilmesinin ‘tesadüf’ olmadığı çok açık bir şekilde görülecektir. 

 

En çok vurgulanan bir diğer unsur da Romanların sürekli kavga etmeleri ve karakola düşmeleridir. Dizide her ne kadar Romanlar ve komiser arasındaki ilişki tatlı-sert ve ‘şirin’ olarak gösterilmeye çalışılsa da bu tekrarlanan tema nedeniyle Romanların kriminalize edilmesi ve suçlu görünmesine yönelik zihin oynayıcı rolü olduğu unutulmamalıdır. 

 

Ayrıca bu sahneler aracılığı ile Romanlar arasında kavganın normalize edilmesi de günlük hayatta Romanlara yönelik algıların bir tezahürü olarak karşımıza çıkar. Bu sahneler de yine sıklıkla tekrarlanan bir olgu,  kavga sırasında alakasız da olsa bir müzik duyunca Romanların kavgayı bırakıp oynamaya başlaması klişesidir. Gerçekle bağı olmayan  bu yaklaşım da Romanlarla özdeşen bir diğer algı olarak karşımıza çıkar ki bu Romanların sorunlarının ciddiye  alınmasını engelleyen  bir unsurdur. Bahsi geçen dizide kavga sebeplerinden biri olan Haydar’ın sürekli para saklaması ya da gün sonu paraların eşit bölünmemesi Romanların dalavereci(2) ya da güvenilmez olduğuna dair inanışın yumuşatılarak sunulmasının bir yöntemi değil de nedir? Ayrıca, dizi boyunca bu bakış açısını destekleyecek farklı sahneleri de görmek mümkün. Mesela ikinci bölümde hastanede görevli olarak çalışan bir Roman karakter, bir diğer Roman olan Recep Haydar’a para karşılığı sahte alçı yapmayı kabul eder. Her ne kadar hastanede çalışan bir görevlinin Roman olması olumlu bir temsil olsa da Recep’in bu duruma katılması yine bir ‘Romanlar güvenilmez’ algısını karşımıza çıkarmaktadır.

 

Dizide Romanların küfürbaz olarak gösterilmesi de bir diğer kalıp yargının yansımasıdır. Romanes (Romanların kendi dili) dilinden uzak, halk arasında Romanlara özgü sanılan hakaret sözleri sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. 

 

Bu tip dizi ve filmlerdeki en büyük sorunlardan birisi ise yaşanan tüm sorunların ana kaynağının ‘özne’ (yani Romanların kendisi) olarak gösterilmesidir. İkinci bölümde başroldeki karakterin repliği örnek gösterilebilir:

Eşşek kafam okuldan kaçmayaydım güzel güzel okuyaydım, fiyakalı bir işim dolgun bir maaşım olaydı….

 

Bu sahnede okula devam etme durumunun Roman başrolün tamamen kendi isteğine bağlı olarak sunulması, Romanların eğitime erişememesi ile ilgili birçok sorunun göz ardı edilmesine, okula devamın kişinin okulla ilgili sorunlarına bağlanmasına ve ‘öznenin’ tek sorumlu olarak görülmesine neden olmaktadır.

 

Ayrıca dizide Romanların tembellik yapmak ve rahat etmek için çocuk sahibi oldukları ve çocukları çalışırken kendilerinin “yan gelip yattıkları” ifade edilmektedir. Bu da Romanların çocuklarına değer vermedikleri algısını doğurmaktadır. 

 

(1)  https://www.taylorfrancis.com/books/mono/10.4324/9780367809218/psychology-prejudice-discrimination-mary-kite-bernard-whitley-jr-lisa-wagner

(2)  https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3128403

 

 

YAZAR: FATOŞ KAYTAN 

 

 ***Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romani Godi) ve Avrupa Roman Hakları Merkezi (ERRC) tarafından yürütülen “Türkiye’de Romanlara Yönelik Nefret Söylemleriyle Mücadele” projesini gönüllülerimizin katılımıyla gerçekleştiriyoruz. Bu etkinlikler Hollanda Krallığı Büyükelçiliği İnsan Hakları Fonu ile desteklenen proje kapsamında düzenlenmektedir. İçeriğinin sorumluluğu Romani Godi’ye aittir ve Hollanda Krallığı Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

 

       

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.