2 Ağustos Roman Soykırımı Nedir?
Sergen Gül’ün sunumuyla gerçekleştirilen programda aşağıdaki konu başlıklarına ve içeriklere değinilmiştir.
- Romanların Avrupa’ya Varışı ve Uğradıkları Ayrımcılık Biçimleri:
Romanların Avrupa’ da bulunduklarına ve yaşadıklarına dair birçok kanıt bulunmaktadır. Symon Semeonis Girit’te ‘’Bu insanlar otuz günden tek bir yerde durmazlar, Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi, göçebe ve dışlanmışlardır. Küçük, dikdörtgen, siyah ve alçak çadırlarla tarladan tarlaya ve mağaradan mağaraya dolaşırlar.” şeklinde tanımlar yaparken 1378 tarihli bir yasa, “Avrupa’daki Çingenelerinin ilk belgelenmiş kaydı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra 14.yy.’da Balkanlar ve Bohemya 15.yy.’da Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz 16. yy.’da Rusya, Danimarka, İskoçya ve İsveçte Romanların yaşadıklarına dair kanıtlar mevcuttur.
- Bilimsel Irkçılığın Ortaya Çıkışı
Saf ve üstün ırkların kategorize edilmesi, Alman kanı olmayan grupların gösterilmesi, diğer ırkların kötü ve Alman kanını kirleten gruplar olduğunu kanıtlamak için çeşitli insanlık dışı deneylerle gruplandırmalar yapılıyor. Arı ırkın üstünlüğünü belirlemek için Nürnberg Yasaları hazırlanıyor.
- Almanya’da 2. Dünya Savaşı Öncesi Romanlara Uygulanan Ayrımcı Politikalar ve Soykırım İnşa Süreci
Çingene İşleri Merkez Ofisi kuruldu ve Alfred Dillmann’ın müdürlüğe getirildi. 1899’da Almanya’nın Bavyera eyaletindeki polislerin Romanlarla ilgili her türlü nitelikte bilgi toplama, apaçık fişleme yapmakla görevlendirildi. Romanların doğumlar, evlilikler ve ölümleri gibi bir dizi özel bilgi 1905 yılında Çingene Kitabı ismiyle 7000 kopya ile baskıya sunuldu.
Nasyonel sosyalist Alman işçi partisinin Romanlar için uygulayacağı yol haritalarını oluşturdu. 1936’da Ritter, Sağlık Bakanlığı’ndaki Irksal Hijyen ve Demografik Biyoloji Araştırma Merkezi’nin müdürlüğüne getirilmesi Ritter’in Romanların yüzde 90’ının melez kanı taşıdığının ve bu “yozlaşmış” kanın suç özelliklerinin taşıyabileceğini bunun da Alman’lar için bir tehlike oluşturduğu sonucuna varması ile tüm Romanların tutuklanması ve belediyelerin oluşturdukları toplama kamplarına gönderilmesi emredildi. 1935-1938 yılları arasında başka şehirlerde kurulan Çingene kampları soykırıma giden yolda bir ön aşamaydı.
- 2 Ağustos Roman Soykırımının İnşa Sürecinde Sözde Bilimsel ve Yasal Dayanaklar
Herbert Spencer’ın Darwin’den etkilenerek ortaya attığı Sosyal Darwizm kuramını dayanak alarak Nazi bilim insanlarından Mengele, Roman aile kampından olan ikizleri ve cüceleri deney konusu olarak seçti. Yaklaşık 3.500 yetişkin, çocuk ve ergen Roman, Tıp araştırmaları için denek olarak kullanıldı. Bunlardan bazıları; Sıtma deneyleri, Hardal gazı deneyleri, Zehirle deneyleri, Sülfonamid deneyleri, Dondurma deneyleri vb. birçok insanlık dışı deney gerçekleştirildi.
- 2 Ağustos Roman Soykırımı ve Sonrası
21 Eylül 1939’da Reich Güvenlik Ana Ofisi 30.000 Alman ve Avusturyalı Romanı sürgün etmeyi planladı fakat üst düzey yetkililerden bu plan onay almadı. Mayıs 1940’ta 2500 Roman Batı Almanyanın Lublin Bölgesi’ndeki çalışma kamplarına sürüldü. 1942’nin ilk aylarında çalışma kamplarında sağ kalan Romanlar Chelmno’daki ölüm merkezine gönderdi ve karbon monoksit gazı ile zehirlendi.
Aralık 1942’de Himmler, tüm Romanları sınır dışı edip toplama kamplarına gönderilmesini emretti.Toplamda, yaklaşık 23.000 Roman ve Sinti Auschwitz’e öldürüldü. 1944 Mart ayı sonlarında Auschwitz-Birkenau’da SS birlikleri yaklaşık 1.700 Roman’ı öldürdü. 16 Mayıs 1944’te kamp liderliği Çingene yerleşkesinin sakinlerini öldürmeye karar verdi. SS muhafızları yerleşkeyi kuşattı ve mühürledi. Dışarı çıkmaları emredildiğinde, Romanlar kendilerine demir borular, kürekler ve diğer aletlerleri silah olarak kullandılar. Bu direniş SS ‘ lere geri adım attırdı ve 16 Mayıs Roman direniş günü olarak akıllarda kaldı.SS’ler 2 Ağustos’ta mahkumlara karşı harekete geçti ve 4.200 ila 4.300 kişiyi öldürdü .
Tarihsel zaman şeridi incelendiğinde Roman Soykırımına geçmişten günümüze değin nasıl zemin hazırlandığı ve planlı bir şekilde gerçekleştirilen Romanları yok etmeye yönelik politikalar çok açık bir şekilde gün yüzüne çıkmaktadır. Bir daha bunların yaşanmaması için ” DİK İ NA BİSTAR!” diyoruz.