”78 berş palal, avges; Hitler’osko faşisto Germanya opaş milyoni Romen mudardas. Gas doma,siknore çaven,çiyoren,e manuşen tay e romnen çidas,tabardas. Lenge praxoya çidas ando pani. O pani avilas kalo.Sar lengo baxti Romalen,kadava PARAJMOS ma bistaren. O Devel, kadala kale gesa nikaske tini sikavel.”
İkinci Dünya Savaşı dönemi Holokost sırasında Romanlar, Yahudiler, LGBTİ+’lar başta olmak üzere binlerce insan faşist bir rejim tarafında hedef alındı. 1944 yılında Auschwitz’te kurulan Çingene kamplarında 2 ile 3 Ağustos tarihleri arasındaki gece başta kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olmak üzere 2.897 Roman katledildi. İkinci Dünya Savaşı boyunca Nazi Almanya’sı ve müttefikleri tarafından Romanlara karşı işlenen soykırımda 500.000’e yakın Roman katledildi. Avrupa’da yaşayan Romanların nüfusunun dörtte birinin katledilmesine rağmen bu acımasız vahşet yıllarca göz ardı edilmiştir.
1945 ‘te Almanya’nın Nürnberg şehrinde kurulan mahkemelerde Nazi savaş suçlularının yaptıkları yargılanırken Romanlara yer verilmemiştir. Çünkü Almanya savaşın ilk yıllarında Romanların Nazi kamplarında katledilmesinin ve işkence edilmesinin ırksal sebeplerden ziyade adi suçlardan dolayı gerçekleştirdiklerini ileri sürmekteydi. Bu doğrultuda, Romanların çoğunluğunu yok etmeyi amaçlayan Nazi terörünün tanınması 1982 yılına dayanmaktadır.
Romanların en ünlü şairlerinden birisi olan Bronislawa Wajs (Papusza), Nazilerin soykırımına uğrayan Romanların yaşadıklarını “Kanlı Gözyaşları” adlı eserinde şöyle izah etmektedir.
” İki üç gün hiç yemek yok.
Herkes aç gitti uykuya.
Uyuyamadılar,
diktiler gözlerini yıldızlara…
Tanrım, ne de güzel yaşamak!
Almanlar izin vermeyecek…
Ve sen, benim küçük yıldızım!
Şafakta nasıl da büyüksün!
Kör et şu Almanları!
Aklını al şunların ki yaşasın
Yahudi ve Çingene çocukları! ”
Bu kara günü hüzünle anıyor ve insanlık olarak tekrarının yaşanmamasını temenni ediyoruz.