Dizi Ve Filmleri İnceliyoruz

ATEŞLİ ÇİNGENE

 

Erich von Stroheim’in 1935 Paprika adlı eserinden uyarlanana Ateşli Çingene filmi, 1969 yılında Metin Erksan tarafından yönetilmiştir. Bülent Oran’ın senaryolaştırdığı filmin ve başrollerini Türkan Şoray ile Ediz Hun paylaşmıştır. Film, Roman toplumunun kendi
zamanının sosyal ve kültürel bağlamında nasıl algılandığını yansıtır niteliktedir.

Baş karakterler Gelincik (Türkan Şoray tarafından canlandırılmış) ve Ali (Ediz Hun tarafından
canlandırılmış), köylerindeki toplumsal düzeni ve kendi içsel çatışmalarını aşmaya çalışırken, aşk ve hayal kırıklığı gibi insani duygularla başa çıkmaya çalışan Roman bireylerdir. Film, bu karakterlerin içsel yolculuklarını ve daha geniş sosyal çevreleriyle olan ilişkilerini keşfeder.

‘Ateşli Çingene’: Romanlara Yönelik Önyargılar

 

 

Türkiye sinemasının Romanları konu alan filmler içerisinde ilki olma özelliği taşıyan ve önemli örneklerinden biri olan "Ateşli Çingene" filminde Romanların betimlenme biçimi hali hazırda kalıplaşmış toplumsal önyargılarla birleştiğinde genellikle Romanlara dair yanlış anlamalara, damgalanmaya yol açabilir.

Filmlerin sadece eğlence değil, aynı zamanda toplumsal algıları etkileyen bir araç olarak işlev gösterdiği düşünüldüğünde, filmde geçen Romanlara yönelik olumsuz tasvirler hem tarihsel hem de kültürel bir bağlamda değerlendirilip, filmin karakterizasyonuna ve anlatı yöntemlerine dikkat edilmelidir.

Stereotipler ve Genelleştirme

Popüler temsilin Romanlara atıfladığı özellikler elbet “Ateşli Çingene” filminde de bolca yer almaktadır. Başrolde Türkan Şoray’ın oynadığı kadın Roman karakterimiz Gelincik “Çingene kadın tipi önyargısından” yola çıkılarak kırmızı renkte kabarık etekli, halka küpeli, uzun siyah saçlı, sıklıkla saçına kırmızı gül takan, dansözlük ve falcılık yapan, nazlı, cilveli, yalan söylemekten çekinmeyen ve tutkulu bir kadın olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

 

Filmdeki karakterler sıklıkla hırsızlık, dolandırıcılık, çocuk kaçırma ve benzeri suçlar ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin, bir karakterin başka bir karaktere, “O Çingene yine bir iş çevirmiştir” ya da “İt iti ısırmaz Çingene Çingeneyi soymaz ama sen Çingeneden de aşağılıksın” gibi repliklerde Romanların temsili, izleyicilere bu grubun suçla ilişkisine dair yanlış bir algı vermekte ve kriminalize etmektedir.

Roman karakterleri genellikle toplumun normlarına uymayan, kaotik bir yaşam tarzı sergileyen düzensiz ve güvenilmez kişiler olarak gösterilir. “Çingene düzensizdir, hiçbir yere ait olamaz”, giriş şarkısının bir dörtlüğünde “Çingeneler maşa yapıp satarlar satarlar, çocukları göbek atarlar atarlar, 35’i bir yatakta yatarlar yatarlar, ah bu Çingeneler hiçbir şeye kıymet mıymet vermezler” gibi ifadeler ve sahnelerde sıklıkla karşılaşılan çadırlarda, eğreti yataklarda yaşayan karakterlerin gösterilmesi bu karakterlerin toplumla uyumsuzluklarını vurgular.

 

 

Güç Dengesizlikleri ve Negatif Algı

Roman karakterlerinin “Seninle iş yapmam, sen bir Çingene’sin”, “Dışarı çık Çingenelerin yeri değil burası” gibi söylemlerle sürekli olarak küçük düşürülmesi ve ötekileştirilmesi, nefret söylemi açısından önemli bir göstergedir.

Toplumsal Damgalar ve Küçümseme

Roman karakterlerinin geleneksel giyimleri, dansları veya yaşam tarzları alay konusu edilerek “Bu Çingene kılığına bak, nasıl da eski kafalı” gibi bir diyalog, geleneksel yaşam biçimlerinin küçümsenerek izleyicilerin bu gelenekleri “geri” veya “tuhaf” olarak görmesine neden olabilir.

 

 

Roman karakterlerinin, Roman olmayanlar tarafından “Bu Çingene toplumda bir yer bulamaz” ya da “Ondan bestekâr olmaz anca olsa olsa kalaycı çırağı olur” gibi söylemlerle sürekli olarak dışlanması ve ayrımcılığa uğraması, toplumsal damgaların ve ayrımcılığın yansımasıdır ve ayrımcılığı normalleştirmektedir.

Filmlerde yer alan bu tür temsiller, filmin izleyiciler üzerinde Roman toplumu hakkında toplumsal önyargıları pekiştirerek, yanlış ve olumsuz bir algı oluşturmasına ve Romanların toplumda dışlanmasına yol açabilir. Bu bağlamda incelendiğinde, filmin içindeki diyaloglar ve temsiller, toplumsal ayrımcılığın ve nefret söyleminin nasıl yayılabileceğine dair önemli örnekler sunar.

Yazar: Aybüke Pehlivan

Romani Godi (@romani_godi) • Instagram fotoğrafları ve videoları

***Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romani Godi) ve Avrupa Roman Hakları Merkezi (ERRC) tarafından yürütülen  “Türkiye’de Romanlara Yönelik Nefret Söylemleriyle Mücadele” projesini gönüllülerimizin katılımıyla gerçekleştiriyoruz. Bu etkinlikler Hollanda Krallığı büyükelçiliği İnsan Hakları Fonu ile desteklenen proje kapsamında düzenlenmektedir. İçeriğinin sorumluluğu Romani Godi’ye aittir ve Hollanda Krallığı büyükelçiliğinin görüşlerini yansıtmamaktadır.

                                              
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.